Bugün yaşananlarla, tarihte yaşananlar eğer aynı ise, sonuçları da benzer olacakdır.Tarihi bilmek, geleceğe yön vermek için önemlidir.Tarihte neler yaşandığını ve sonuçlarını bilmek, bugün yaşananların sonucunun nereye varacağını önceden görmektir. Bir hamle yaparken, karşı hamleyi de birlikte düşünmek gerekir.Dün ile bugünü değerlendirip, yarın neler olabileceğini düşünelim.
Yıl 1838., Osmanlı’nın son dönemleri.. İlk ticaret anlaşması (Balta Limanı anlaşması) imzalandı. İşletmelerimiz ve Fabrikalarımız, birer birer yabancıların ellerine geçti. Yabancılar, ideolojik bakımdan, yabancılarla ortaklık kurmuş, kendi çiftçilerinin ürünlerini satın almışlardı. Türk çiftçisi ürünlerini satamamış, ve borçlarını ödeyememişti. Yabancılar, Türk çiftçisinin borçlarına karşılık topraklarını ellerinden almışlardı. Gökte bayrağımız dalgalanıyor olsa da, hem iktisadi, hem de siyasi hakimiyetimiz yabancıların ellerine geçmişti. Kurtuluş Savaşına gelindiğinde bize ait, bir tek mermi dahi üretebileceğimiz fabrikamızın olmayışı, durumun vahametini ortaya koymuştu. Kurtuluş Savaşından hemen sonra, enaz Kurtuluş savaşı kadar çetin geçen mücadelelerle, milli kuruluşlarımız kuruldu, İzmir İktisat Kongresi toplandı ve iktisadi hakimiyetimiz sağlandı. Tam bağımsızlığa adım atıldı...
Yıl 1996. Gümrük Birliği anlaşması imzalandı. Adeta, tarih tekerrür etmiş, aynı süreçler yeniden yaşanmaya başlamıştır. Savaş dönemlerinde Lastik temin etmekte yaşanan sıkıntılardan ders alınmış ve PETLAS kurulmuştu. Bugünde elimizde ne PETLAS kaldı, nede Milli Kuruluşlar. Ne BANKA’LAR, ne TELEKOM, nede RAFİNERİLER kaldı. Bunların hepsi, önce özelleştirildi, sonra da yabancılaştırıldılar. Tepki almamak için ‘‘ KİT’ler işe yaramaz, devletin sırtında kambur ’’ dediler ve stratejik önemlerine bakmadan kar eden kuruluşları da sattılar. ‘‘Neden kar eden kuruluşları satıyorsunuz?’’ sorusuna, verilen cevap; ‘‘Zarar eden kuruluşları kim alır? Tabi ki kar eden yerleri satacağız.’’ olmuştur. İlk söyledikleriyle daha sonra söyledikleri birbiriyle hep çelişmiştir.
KİT’ler mal varlıkları ve yaptıkları karlar dikkate alınarak, İSO’nun açıkladığı ilk beş yüz büyük şirketler arasına girmişlerdi. Bu dev kuruluşlar yağmalamalar, talanlar ve peşkeşlerle önce özelleştirilmiş sonrada yabancılaştırılmışlardır. Tarihten ders alınmamış, aynı hatalar tekrarlanmıştır. Liyakat değil, kendilerine sadakatle bağlı olan, iş bilmeyen bürokratlar, ilk 500’e giren, dev kuruluşları yok etmişlerdir.
Bazı önemli kuruluşlar ve kimlere satıldıkları incelenerek, özelleştirme ile gelen yabancılaştırmayı ve ülke geleceğinin içine sürüklendiği vahim durumu yeniden hatırlayalım.
TELEKOM Arap’ın, TELSİM İngiliz’in, KUŞADASI LİMANI Hong-Kong'lunun, ARAÇ MUAYENE işi Alman’ın BAŞAK SİGORTA Fransız’ın, ADABANK Kuveyt’ linin, İETT Garajı Dubai’ linin AVEA Lübnanlı ve İtalyanlının, RAKI Amerikalının, FİNANSBANK Yunanlının, OYAKBANK Hollandalının, DENİZBANK Fransız ve Belçikalının, ŞEKERBAKN Kazaklının ( Ermeni ), YAPI KREDİ BANKASI ‘nın yarısı İtalyalının, TÜRKCELL’ in yarısı Rus ve Finlinin, BEYMEN’ in yarısı Amerikalının, ENERJİSA’ nın yarısı Avusturyalının, GARANTİ BANKASI’ nın yarısı Amerikalının, ECZACIBAŞI İLAÇ Çek’linin, İZOCAM Fransız’ın, TGRT (FOX) Amerikalının, DEMIRDÖKÜM Almanın, DÖKTAŞ Fransız’ın, SÜPER FM Kanada’lının, DEMİRBANK İngilizin….
Altı yıl önce bunların hepsi TÜRK’ TÜ … TÜRKİYE her alanda dışa bağımlı hale getirilmiş, hem iktisadi hemde siyasi hakimiyetimiz yabancıların ellerine geçmiştir. Gelinen noktada; Ekonomimizi İMF ve Dünya Bankası, İçişlerimizi AB, Dışişlerimizi ABD yönetmektedir. TÜRKİYE Ankara’dan değil adeta Brüksel’den yönetilir hale gelmiştir. Türkiye’deki gündemi de, kendisine hizmet edecek iktidarı, nasıl seçtireceğini de bilmekte ve yönetmektedir. Türk milleti bilinçlenmedikçe bu süreç devam edecektir… UYAN TÜRK EVLADI , UYUMA UYAN !...
( www.kadridumlu.com )
Yıl 1838., Osmanlı’nın son dönemleri.. İlk ticaret anlaşması (Balta Limanı anlaşması) imzalandı. İşletmelerimiz ve Fabrikalarımız, birer birer yabancıların ellerine geçti. Yabancılar, ideolojik bakımdan, yabancılarla ortaklık kurmuş, kendi çiftçilerinin ürünlerini satın almışlardı. Türk çiftçisi ürünlerini satamamış, ve borçlarını ödeyememişti. Yabancılar, Türk çiftçisinin borçlarına karşılık topraklarını ellerinden almışlardı. Gökte bayrağımız dalgalanıyor olsa da, hem iktisadi, hem de siyasi hakimiyetimiz yabancıların ellerine geçmişti. Kurtuluş Savaşına gelindiğinde bize ait, bir tek mermi dahi üretebileceğimiz fabrikamızın olmayışı, durumun vahametini ortaya koymuştu. Kurtuluş Savaşından hemen sonra, enaz Kurtuluş savaşı kadar çetin geçen mücadelelerle, milli kuruluşlarımız kuruldu, İzmir İktisat Kongresi toplandı ve iktisadi hakimiyetimiz sağlandı. Tam bağımsızlığa adım atıldı...
Yıl 1996. Gümrük Birliği anlaşması imzalandı. Adeta, tarih tekerrür etmiş, aynı süreçler yeniden yaşanmaya başlamıştır. Savaş dönemlerinde Lastik temin etmekte yaşanan sıkıntılardan ders alınmış ve PETLAS kurulmuştu. Bugünde elimizde ne PETLAS kaldı, nede Milli Kuruluşlar. Ne BANKA’LAR, ne TELEKOM, nede RAFİNERİLER kaldı. Bunların hepsi, önce özelleştirildi, sonra da yabancılaştırıldılar. Tepki almamak için ‘‘ KİT’ler işe yaramaz, devletin sırtında kambur ’’ dediler ve stratejik önemlerine bakmadan kar eden kuruluşları da sattılar. ‘‘Neden kar eden kuruluşları satıyorsunuz?’’ sorusuna, verilen cevap; ‘‘Zarar eden kuruluşları kim alır? Tabi ki kar eden yerleri satacağız.’’ olmuştur. İlk söyledikleriyle daha sonra söyledikleri birbiriyle hep çelişmiştir.
KİT’ler mal varlıkları ve yaptıkları karlar dikkate alınarak, İSO’nun açıkladığı ilk beş yüz büyük şirketler arasına girmişlerdi. Bu dev kuruluşlar yağmalamalar, talanlar ve peşkeşlerle önce özelleştirilmiş sonrada yabancılaştırılmışlardır. Tarihten ders alınmamış, aynı hatalar tekrarlanmıştır. Liyakat değil, kendilerine sadakatle bağlı olan, iş bilmeyen bürokratlar, ilk 500’e giren, dev kuruluşları yok etmişlerdir.
Bazı önemli kuruluşlar ve kimlere satıldıkları incelenerek, özelleştirme ile gelen yabancılaştırmayı ve ülke geleceğinin içine sürüklendiği vahim durumu yeniden hatırlayalım.
TELEKOM Arap’ın, TELSİM İngiliz’in, KUŞADASI LİMANI Hong-Kong'lunun, ARAÇ MUAYENE işi Alman’ın BAŞAK SİGORTA Fransız’ın, ADABANK Kuveyt’ linin, İETT Garajı Dubai’ linin AVEA Lübnanlı ve İtalyanlının, RAKI Amerikalının, FİNANSBANK Yunanlının, OYAKBANK Hollandalının, DENİZBANK Fransız ve Belçikalının, ŞEKERBAKN Kazaklının ( Ermeni ), YAPI KREDİ BANKASI ‘nın yarısı İtalyalının, TÜRKCELL’ in yarısı Rus ve Finlinin, BEYMEN’ in yarısı Amerikalının, ENERJİSA’ nın yarısı Avusturyalının, GARANTİ BANKASI’ nın yarısı Amerikalının, ECZACIBAŞI İLAÇ Çek’linin, İZOCAM Fransız’ın, TGRT (FOX) Amerikalının, DEMIRDÖKÜM Almanın, DÖKTAŞ Fransız’ın, SÜPER FM Kanada’lının, DEMİRBANK İngilizin….
Altı yıl önce bunların hepsi TÜRK’ TÜ … TÜRKİYE her alanda dışa bağımlı hale getirilmiş, hem iktisadi hemde siyasi hakimiyetimiz yabancıların ellerine geçmiştir. Gelinen noktada; Ekonomimizi İMF ve Dünya Bankası, İçişlerimizi AB, Dışişlerimizi ABD yönetmektedir. TÜRKİYE Ankara’dan değil adeta Brüksel’den yönetilir hale gelmiştir. Türkiye’deki gündemi de, kendisine hizmet edecek iktidarı, nasıl seçtireceğini de bilmekte ve yönetmektedir. Türk milleti bilinçlenmedikçe bu süreç devam edecektir… UYAN TÜRK EVLADI , UYUMA UYAN !...
( www.kadridumlu.com )