OSMANLI’DA VE GÜNÜMÜZDE SENDİKAL HAKLAR

    Toplu sözleşme ve grev hakkı sanıldığı ve de iddia edildiği gibi Avrupa’dan bize geçmemiştir. Avrupa’dan çok daha önce Anadolu toprakların da işçi hakları ile ilgili sözleşmeler yapılmıştır Dünyada ilk Toplu sözleşme Kütahya’da imzalanmış ve bu sözleşme ile Çini İşçilerinin hakları teminat altına alınmıştır. Osmanlı döneminde işçilerin, ücretlerinin artırılması ile alakalı, zaman zaman grev yaptıkları ve çoğunlukla taleplerine kavuştukları bazı Osmanlı padişahlarının fermanlarından anlaşılmaktadır.

           21 Haziran 1587’de Sultan III. Murad’ın Mimar Sinan’a hitaben yazdığı fermanda, işçi gündeliklerinin 12 Akçeden 16 Akçeye çıkarılması istenmiştir. Sultan I. Ahmed Devrinde Edirne’de inşa edilen Handa çalışan işçilerin gündelikleri, Ustalar 24 Akçe, Ameleler 20 Akçe, Çıraklar 18 Akçe olarak arttırıldığı belirtilmiştir.  “Alın teri kurumadan işçinin haklarının verilmesi” ( Hadisi Şerif ) istenen bir dinin bayraktarlığını yapan Osmanlıda, sözleşmelerin yapıldığı görülmüştür.
          Osmanlının hayat nizamı insan üzerine kurulmuştu. “İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın”anlayışı vardı. İnsan, “Eşrefi Mahlûkat” (Yaratılmışların en yücesi ) görülürdü. Osmanlı da devlet insana, insanlarda devletine değer verirdi. Yaşadığımız bu çağda ise Modern yöneticiler insanları incitmek için her şeyi yapmakta,  “İnsan Merkezli” anlayış, ideolojik saplantılar yüzünden giderek kaybolmaktadır           
          Osmanlı’da çalışanların hakları, “Alın teri kurumadan” anlayışı ile verilirken, Modern yöneticilerin aldatıcı beyanlar ve baskıcı tutumlarla haklarını vermeme çabası sergiledikleri görülmektedir. Modern yöneticiler Kendilerine sadık kalacak kişilere sendikalar kurdurma ve mevcut sendikaları ele geçirme politikalarına önem ve öncelik verdikleri izlenmektedir. Rakip Sendikaların üyelerine baskı kurularak,  yandaş sendikalara üye yapılmakta, yetkili sendika haline getirilerek istenen tepkisizliği oluşturmaktadır. Sendika temsilcileri veya yöneticilerinin ağızlarına birer parmak bal çalınırken, üyelerin ( Çalışanların ) hakları göz ardı edilmektedir.
           Sözleşme dönemlerinde, Sendika yöneticilerine şantaj niteliğinde; “Yasa çıkartacağız, artık Profesyonel Sendikacılar iki dönemden fazla sendikacılık yapamayacak” sözleriyle, sendikaların direnişleri kırılıyor ve sözleşme hükümetin istediği şekilde sonuçlanıyor. Hükümet istediği sonuca kavuşunca da çıkartacağım dediği yasa da bir sonraki sözleşme dönemine kadar rafa kaldırılıyor. Hakkını aramak için direnen işçiler, soğuk kış günü tazyikli su ile ıslatılıyor, su dolu havuzlara atılıyor, ya da işten çıkartılıyor. Meydanlarda “grev hakkı vereceğiz” deniyor, ama istenen destek alındıktan sonra, var olan grev hakkı da kaldırılıyor. Olan, çalışanlara oluyor. Çocuklarının ve bütün milletn gözleri önünde aşağılanıyor, azarlanıyor, onurları ve gururları kırılıyor.  Kendimizi, karşımızdakinin yerine koymalı, kendimize yapılmasını istemediğimizi, başkalarına yapılmasına da müsaade etmemeliyiz. 
         Günümüz Modern yöneticileri, çalışanlara istedikleri hakları vermemek için çeşitli entrikalara başvururken, sendikaların olmadığı Osmanlı döneminde işçilerle sözleşmeler yapılmış ve işçiler verilen ücreti beğenmediğinde işi burakmış, haklarını almak için direniş sergilemişlerdi. Görünen köy klavuz istemez, kimsenin ahkâm kesmesine de gerek yoktur. Her şey gün gibi ortadadır.