'' Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin'' denebilecek kadar, güvensizliğin tavan yaptığı, vahim bir dönemde yaşıyoruz.
Eskiden esnaflar dükkanlarını açık bırakır camiye giderlerdi. Sadaka taşlarına insanlar sadakalarını bırakır, ihtiyaç sahipleri, bırakılan altınların tamamını değil, ihtiyacı kadar miktarını alırdı. Kimse kimseye hile yapmaz, arkasından iş çevirmezdi. Herkes birbirine tam güvenir, huzurlu ve mutlu yaşardı.
Nereden nereye denebilecek kadar değişim yaşanmıştır. Bugün herkes birbirine kuşku ile yaklaşır hale gelmiş, kimse kimseye güvenmez olmuştur. Huzur ve mutluluk yerini, psikolojik ve manevi çöküntüye bırakmıştır. Birlik ve bütünlük zarar görmüş, toplumsallaşma bozulmaya yüz tutmuştur.
Durumun vahameti ortadadır. Ne yapıyorsak, kendi kendimize yapıyoruz.
Vefakar, açık aramayan, kusur kapatan, gönlü açık insanlar, kaybolmaya başlamıştır. Kişisel menfaat ve bencillik, kıskançlık ve haseti doğurmuş. İnsanlar arasında sevgi ve saygı azalarak, yok olma noktasına gelmiştir.
Ağaca güvenilir, çünkü; elma ağacı elma, armut ağacı armut verir, farklı bir meyve vermez. Hayvanlara güvenilir. Arslan, Arslan gibi davranır, maymunluk yapmaz.
Yüzünüze gülerken kafasından farklı düşünce geçiren tek canlı varlık, bence insandır. İnsanın kendisi güvensizliğin ana kaynağıdır.
"Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol." anlayışı, ''Kişi kendisine yapılmasını istemediğini başkasına yapmamalı.'' düşüncesi, çözümün asıl kaynağıdır. Bunlar, hepimiz için gerekli ve olmazsa olmaz, ahlaki değerlerdir. Empati yapabilseydik, olumsuz davranışlardan uzak kalırdık. Güven bunalımı yaşamaz ve yaşatmazdık. Kendimize yapılmasını istemediğimizi başkasına da yapmazdık.
Demekki; güvensizliğin ana kaynağı insandır. ''İnsanları tanıdıkça hayvanları daha fazla sevmeye başladım.'' sözünü söyleyen de, bu vahim tabloya neden olanda insanın kendisidir. Ne yazıkki, güvensizliği oluşturan da, güvenilecek kimse kalmadı diye yakınan da insandır.