BÜYÜK YALANLAR !

    
     Doğal afetler sonrası bütün hayatı altüst olan kişilere; acılarını paylaştığımızı ve yanlarında olduğumuzu hissetirmemiz gerekir. "Acılar paylaşıldikça azalır." Sözünü unutmayalım. Doğal afetlerde, birlik olmak, birlikte mücadele etmek, yaraları birlikte sarmak, amacımız olmalıdır. Doğrusu bu olsada siyasi ikbal uğruna sergilenen vicdansızlıkları, söylenen yalanları hatırlatmak istiyorum.
      26.08.2019 tarihinde 13 farklı yerde orman yangını çıkmıştı. CHP yöneticileri yangın bölgelerinde "burada yangın söndürme uçağı görmedik" dediklerinde yangın söndürme uçaklarının üstlerinden geçtikleri görüldü. Buna rağmen yalan söylemeye devam ettiler.
      Sol medya ve provakatörler devleti aciz düşüren yayınlar yaparken, "nerde tomalar, nerde askerler" dediklerinde Tomalar da Askerler de yangına müdahale ediyorlardı. Herkes oradaydı, bir tek kendileri yoktu.
     24 Ocak 2020 Elâzığ Sivrice Depreminde E. İmamoğlu ve Meral Akşener deprem bölgesine gitmişlerdi.  Konuşmaları önceden öğretilmiş birer oyuncu, depremzede olduklarını söyleyerek, buraya yardım gelmedi demişlerdi. Bunlardan birisinin  CHP li , diğerinin İYİ partili olduğu ve planlı bir tiyatro oyunu oynandığı ortaya çıkmıştı. Bütün bunların bir algı yönetimi olduğu kısa sürede anlaşılmıştı.
     Geceyi Elazığ'da değil,  Tunceli'de bir otelde geçiren Ekrem İmamoğlu, ertesi gün Kayak yapmak için, Erzurum Palandöken'e eğlenmeye gitti. Milletin acısı tazeyken, acılarını paylaşması gerektiği bir dönemde, tatil proğramını iptal etme gereği bile duymadan eğlenebilmişti. 
      Kemal Kılıçdaroğlu da Elazığ'da Kızılay çadırına girdiği görüntüleri olduğu halde, bir gün sonra grup toplantısında deprem bölgesinde Kızılay çadırı görmedim demişti.
     11 Ağustos 2021'de Türkiye'nin Batı Karadeniz bölümünde etkili olan aşırı yağış sonucu meydana gelen sel, su baskını ve heyelanlar olduğunda da yalan, iftira ve algı yönetimi yine devredeydi.      
    06 Şubat 2023 tearihinde 10 ilde meydana gelen 9 saat arayla 7,7 ve 7,6 büyülüğünde iki depremle asrın felaketi yaşanırken bile, siyasi çıkar peşinde koşturanlar dışında herkes deprem bölgesinde canla başla çalışıyorlar. Onlar insanların acısına bakmadan siyasi rant peşinde koşturuyorlar. Kent girişlerinde yol kesip yardımları engelliyor, kendi istedikleri yerlere depolayıp "yardım gelmedi, burda devlet yok" yalanlarını söylüyor, halkı tahrik etmeye çalışıyorlardı. 
      Devlet yok dedikleri bütün doğal afetlerde en az 3-4 Bakan ve devletin kurum ve kuruluşları, her felaketin başından sonuna kadar, afet bölgesindelerdi. Gece gündüz uyumadan koordine ediyorlardı, aksaklık olmasın diye çabalıyor ve  çalışıyorlardı. Profesyonel arama kurtarma  ve sağlık ekipleri çalışıyor, barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanıyordu. Evlerini kaybedenlere bir yıl gibi kısa sürede evleri yapılmış ve teslim edilmişti.
      Bu kadar felaket yasanırken bugünkü muhalefet, iktidarda olsaydı, acaba altından kalkabilir miydi? Konuşmak, eleştirmek kolay, icraat konuşma kadar kolay değildir. Bilgi, beceri, özveri ister, planlı ve  proğramlı çalışma gerekir. 
       Hastaneler yapılırken "hasta mı var neden hastane yapıyorsunuz?" Diyerek eleştirdiler, pandemide faydalarını görüldü. Hava alanlarını eleştirdiler, 6 Şubat 2023 depreminde karayolunda oluşan çatlaklar ve karayolu ulaşımı olamayınca ve hava yolu ile ulaşım sağlanınca iyiki yapılmış denildi. Öngörüsüz olursanız, önceden yapmazsanız, ihtiyaç anında hiçbir şey yapamaz, sorunları çözemezsiniz.
     1999 Düzce ve Gölcük depremlerin de, bir hafta boyunca bölgeye gidilememiş, haber alınamadığını söyleyen Bülent Ecevit, çaresizliğini ifade etmiş ve deprem yardım paraları ile maaş ödemesi yaptığını açıklamıştı. Vatandaş kendi yakınlarını kurtarmak için, kendi imkanlarıyla çabalamıştı. Yaralılar hastaneye götürülememiş, kolu bacağı kopanlar kan kaybından ölmüşlerdi. CHP- SHP dönemlerinde AFAD, UMKE ve Hava Ambulansları yoktu, kara ambulansları ve hastaneler yetersizdi. Nüfus arttıkça yetersizlik dahada artmış, çaresizlik, çile ve ızdırap  yaşanmıştı. Bunları da hatırlamak ve bol keseden atanlara hatırlatmak gerekir.  
      Mart 2019  Yerel seçimleri  öncesinde miting düzenleyen, Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkanı Lütfü Savaş, ve birçok CHP'li belediye başkan adayları"kentsel dönüşüm projeleri bir dayatmadır" demiş, rizkli binaların yıkılıp daha sağlam binaların yapılmalarını engellemişlerdi. Rizkli Alan kararı 2015 ve 2017 yıllarında iki kez yargıya taşınmış ve karar iptal edilmişti. Hatay BB Başkanı Lütfü Savaş'ın, dünyanın en büyük makası ile açılışını yaptığı, üç yıllık rezidanslar yıkılmış,1430 kişiye mezar olmuştur.
        Yüzde 65'i ruhsatsız yapılardan oluşan  Hatay'ın İskenderun ilçesindeki Meydan, Esentepe, Cumhuriyet, Numune, Pınarbaşı ve Modernevler mahalleri, Bakanlar Kurulu kararıyla 2013'te riskli alan ilan edilmişti. Depreme hazırlık amacıyla yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarına yapılan itiraz üzerine, "riskli alan kararı" Danıştay tarafından iptal edilmişti.                                                                              CHP'li İstanbul BB  yönetimi, 2021'de depreme ayrılan bütçeyi 6 kat, 2023 bütçesinde ise 4 kat küçülttü. 2023 bütçesinde reklamın payı, kentsel dönüşüme ayrılan paydan daha fazladır. İstanbul'da büyük deprem beklenirken CHP'Lİ belediyelerde kentsel dönüşüm halen başlamamış ve şu ana kadar da yapılmamıştır.          Kentsel dönüşüme, rantsal dönüşüm diyen, aylarca kentsel dönüşüm karşıtı eylem yapanlar,  depremden sonra kentsel dönüşüm neden yapılmadı diye sorarak ikiyüzlülüklerini ve yalancılıklarını bir kez daha gösterdiler. Muhalif medya kentsel dönüşüm karşıtı yaptığı bütün haberleri, asrın felaketi yaşanınca da internet sitesinden hemen silmişlerdir. Deprem bölgesinde TOKİ tarafından yapılmış, 133bin759 konuttan hiçbirinin yıkılmadığı gerçeği, kentsel dönüşümün önemini ve engel olanların 10 binlerce insanımızın ölmesine neden olduklarını ortaya koymuştur.                            
       Yenilikçi düşünemeyen, geleceği  göremeyen, günü kurtarma peşinde koşturanların, millete çile ve ızdıraptan başka hiçbir şey veremeyecekleri, acı tecrübeler ile görülmüştür. İç mihrakların amacı; demokratik yollarla kazanamadıkları iktidarı, dış güçlerle birlikte halkı bunaltıp isyan ettirerek ele geçirmek olmuştur. Millete yaşatılan her sıkıntı ve zorunluğun arkasında iç ve dış mihrakların planlı oyunlarının olması. Amacı; Türkiye'ye diz çöktürmek olan dış güçler ve koltuk sevdalısı iç mihraklar, zaman zaman ekonomik baskı kozunu kullanmaktadırlar. 
      Halbuki; 30 Haziran 2021’de kurulan ve Ağustos 2022'ye kadar 6 toplantı gerçekleştiren, Fiyat İstikrarı Komitesi’nin kurulmasına ilişkin cumhurbaşkanlığı kararnamesini, CHP Anayasa Mahkemesine taşıyarak Ağustos 2022'de  iptal ettirmiştir. Fiyat istikrarsızlığının ve kontrol edilemeyen zamların sebebi; CHP dir. Bilerek yada bilmiyerek yaptığı iptal başvurusu sonucu fırsatçılık ve önüne geçilemeyen fiyat artışlarına yol açılmıştır. 
       Muhalefetin ayak oyunları ile sürekli söyledikleri yalanlar ve algı yönetimleri her defasında ortaya çıksa da tekrarlamışlardır.  Muhalefetin izlediği siyaset, Hitler'in sağ kolu, tanıtım ve propaganda işlerini yürüten Dr. Paul Joseph Goebbels'ien "Büyük Yalanlar" adlı kitabında geçen; “Yalan söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar.” sözünü ilke edindiklerini göstermekte, iktidar olmak uğruna "Büyük Yalanlar" dan medet umdukları anlaşılmaktadır.